ÖZGÜRLÜK ve BAĞIMSIZLIK
Mustafa Kemal’e göre özgürlüğe
kavuşabilmenin yolu bağımsızlıktan geçiyordu. Türk milleti bağımsızlığını
kazanmanın yanında yönetme yetkisi anlamına gelen egemenlik hakkına da sahip
olmalıydı. Bu nedenle Mustafa Kemal Samsun’a çıktığı andan itibaren bir yandan
ülkeyi kurtarmaya, diğer yandan millî egemenliği gerçekleştirmeye çalıştı.
O, bu yoldaki en önemli adımını 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet
Meclisini açarak attı. Meclisimiz 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı
ile Türkiye Büyük Millet Meclisi adını aldı.
BMM’nin açılışıyla birlikte ulusal egemenliğe dayanan yeni bir Türk devleti kurulmuş oldu. Yönetme yetkisini ifade eden yasama, yürütme ve yargı güçleri Türk milleti adına onun temsilcilerinden oluşan BMM tarafından kullanılmaya başlandı. Böylece Türk tarihinde ilk defa kişi egemenliğinden millet egemenliğine geçildi. Mustafa Kemal bu durumu “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir.” Sözleriyle dile getirmiştir.
Meclisimizin açıldığı 23 Nisan günü,
cumhuriyetimizin ilk yıllarında Ulusal Egemenlik Bayramı adıyla kutlandı.
Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram 20 Nisan 1983’te çıkarılan
bir kanunla Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adını aldı.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünyada çocuklara armağan edilen ilk bayramdır. Türk çocukları bu
bayramı her yıl çeşitli ülkelerden gelen çocuklarla kutlarlar. Böylece tüm
insanlığa barışın, dostluğun ve kardeşliğin ne demek olduğunu gösterirler.
23 Nisan günlerinde okullarımızda
bayram törenleri yapılır. Ayrıca ilçe, il ve ülke çapında resim, şiir,
kompozisyon yarışmaları düzenlenir.
Özgürlük ve bağımsızlığımızın bizlere
sağladığı kazanımların varlığı her şeyden önce cumhuriyetimizin korunmasına
bağlıdır. Ancak cumhuriyetimiz kurulduğu günden itibaren içten ve dıştan
çeşitli saldırılara maruz kalmaktadır. Bu saldırıların sonuncusu 15 Temmuz 2016
gecesi gerçekleşmiştir. O gece millî iradeyi yok sayarak demokrasiyi
ortadan kaldırmayı hedefleyen terör örgütü hain bir darbe girişiminde
bulunmuştur.
Darbe girişimi sırasında terör
örgütünün silahlı kuvvetlerimizin içinde yapılanmış unsurları devletimizin
tanklarını, uçaklarını, helikopterlerini gasp ederek bunları milletimize karşı
kullanmışlardır. İradelerini, çıkarları uğruna başkalarının emrine veren örgüt
mensupları başta TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olmak üzere emniyet ve
istihbarat binalarını bombalamışlardır. Ancak Türk milleti hain terör örgütünün
bu darbe girişimine sessiz kalmamıştır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’ın çağrısı üzerine her kesimden vatandaşımız ülkemizin bağımsızlığını
ve geleceğini korumak üzere sokaklara çıkarak darbecilere “dur” demiştir.
15 Temmuz gecesi kahraman Türk milleti
tankların önüne korkusuzca yatarak ve göğsünü kurşunlara siper ederek darbe
girişimini bastırdı. Böylece tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet
uğruna canını vermekten çekinmeyeceğini göstererek bir demokrasi destanı yazdı.
O gece darbecilerin açtığı ateşle 248 vatandaşımız şehit düşerken 2.196
vatandaşımız da yaralanarak gazi oldu.
Türk halkının kahramanlığı, 15 Temmuz
gecesi Şehit Ömer Halisdemir’in şahsında tarihe geçmiştir. O karanlık gecede;
şehidimiz kendi canını ve ailesinin ne olacağını değil milletini ve milletinin
geleceğini düşündü. Bu kanlı darbeye direnişin sembol ismi hâline geldi.
15 Temmuz 2016 tarihe “Demokrasi ve
Millî Birlik Günü” olarak geçmiştir. Millî iradenin karşısında hiçbir gücün
duramayacağını ifade eden bu günün anlam ve önemini iyi kavramalıyız. Ülkemizin
bağımsızlığını ve bireysel özgürlüklerimizi 15 Temmuz’da darbecilere karşı
cesaretle direnenlere borçlu olduğumuzu unutmamalıyız. Bu vesileyle demokrasi
ve millî birlik uğruna canını hiçe sayan
şehitlerimize ve gazilerimize şükran duymalıyız.
Tüm 4. Sınıf Sosyal Bilgiler Konuları İçin Tıklayınız
0 yorum:
Yorum Gönder