Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

15 Şubat 2022 Salı

Mantarlar, Eğitici Hikaye


 MANTARLAR

Ahmet Kastamonu’da bir köyde yaşıyordu. Tüm hayatı köyde geçiyordu. Köydeki okula gidiyor, okuldan sonra da ev işlerine yardım ediyordu. Yaz tatilinde ise en büyük görevi, hayvanları otlatmaktı.

Ahmet köyün en becerikli çobanıydı. 37 tane inekleri vardı. Köpeği Havhav ile birlikte, sürüyü çok güzel kontrol ederdi. Sabahtan çıkarlar, akşama dek çayırlarda kalırlardı. Bazen ormana giderler, bazen piknik alanlarında gezerlerdi.

Her gün birbirinin aynıydı. Ahmet her gün aynı şeyleri yapmaktan sıkılmıştı. “Keşke bir değişiklik olsa!” diye hayaller kurardı. Ama Ahmet’in hayatında hiçbir değişiklik olmadı. Tâ ki, çok sıcak bir temmuz gününe kadar. Temmuz’un 19’u, Ahmet’in hayatının en unutulmaz günü olmuştu.

Aslında her şey çok sıradan başlamıştı. Güneş doğmuş, horozlar ötmüş, Ahmet uyanmıştı. Güzel ve sağlıklı köy kahvaltısını yapmıştı. Havhav ile birlikte 37 ineği alarak otlatmaya çıkmıştı. Ormanın yakınına gideceklerdi. Bugün orayı seçmişti Ahmet. Gittiklerinde hayvanlar otlağa yayıldı. Havhav büyük bir ağacın dibine uzandı ve gözcülüğe başladı.

Ahmet, çantasından kitabını çıkardı. Kitabın son 50 sayfası kalmıştı. Heyecanla kitabını okumaya başladı. Kitabı bitirdi ve ayağa kalkıp biraz gezinmeye başladı. O sırada, tüm hayatını değiştirecek olan mantarı gördü. Şimdiye kadar hiç görmediği lacivert renkli bir mantardı bu. Üzerinde sarı benekler vardı. “Acaba zehirli midir?” diye geçirdi içinden. Her mantarın yenmeyeceğini öğrenmişti. Dikkatle bakınca, aynı mantarlardan altı tane buldu. Mantarları dikkatlice eline aldı. Cebinden çıkardığı bir örtüye sardı ve mantarları çantasına koydu.

Aradan zaman geçti, ama mantarlar aklından çıkmadı. Birini eline alıp, hayvanlardan en sevdiğine uzattı. Hayvan önce mantarı kokladı. Sonra ağzına alıp yemeye başladı. Sonra değişik bir şey oldu. Hayvan bir anda yere oturdu. Kafasını sağa sola sallamaya başladı. Ahmet çok korktu. Mantarın etkisi olduğunu anladı. Ama sonra inek yerden kalktı ve Ahmet’in yüzünü yalamaya başladı. Onu böyle gören Ahmet, biraz sakinleşti. Çantasının yanına doğru gitti. Arkasını dönünce de, ineğin onun peşinden geldiğini gördü. Nereye yürürse yürüsün, inek peşinden geliyordu. Bu durum, Ahmet’in çok hoşuna gitti.

Ahmet, etçil olmasına rağmen Havhav’a da bir mantar uzattı. Lacivert renkli mantarı iyice kokladıktan sonra o da yedi. Tıpkı inekte olduğu gibi, Havhav da önce yere oturdu. Sonra ayağa kalkıp Ahmet’in yüzünü yalamaya başladı. O da artık Ahmet’ten hiç ayrılmıyordu. Ahmet, mantarın bağlayıcı özelliği olduğunu anladı. Hemen sürüyü eve götürdü.

Erken gelmelerine şaşıran annesi, hemen oğlunu karşıladı. Ahmet hemen annesine mantarları anlattı. Annesi pek inanmadı ama denemek istedi. Sürekli kavga eden iki komşusu vardı. Mantarı onlara ikram etmek istedi. İki komşuyu da davet edip, mantarı yedirdi. İki kadın da önce başlarını sağa sola salladı. Sonra da ayağa kalkıp birbirlerine sarılarak barıştılar.

Ahmet ve annesi olanlara çok şaşırdılar. Mantarın etkisinden iyice emin olmuşlardı. Demek ki mantar, varlıklar arasındaki sevgiyi ve bağlılığı arttırıyordu. Akşam babası geldiğinde ona da anlattılar. Babası kalan mantarları doğru şekilde kullanmalarını söyledi. Hemen bir plan yaptılar.

Birkaç gün sonra köylerinde bir ziyafet verdiler. Köylerinde ne kadar kavgalı kişi varsa topladılar. Kalan üç mantarın hepsini yemeklerin içine kattılar. Yemek başlarken birbirlerine kızgınlıkla baktı misafirler. Fakat yemek ortasında hepsinin yüzü güldü. Yemek sonunda ise, kalkıp birbirlerine sarıldılar.

Sarı-lacivert renkli esrarengiz mantarlar, insanlar arasındaki tüm küskünlüklere son veriyordu. Yemekten sonra herkesin birbiriyle barıştığını gören yöneticiler, Ahmetlerin evine geldiler. Ahmet’in babasına, bir yemekte bu kadar kişiyi nasıl barıştırdığını sordular. Ahmet’in babası, gelenlere mantarlardan bahsetti. Mantarların, yiyenler arasındaki sevgi bağını güçlendirdiğini söyledi.

Dünya üzerinde birçok yerde kavga ve savaş vardı. Yöneticiler, mantar sayesinde bunları bitirebileceklerini düşündü. Güzel bir plan yaptılar ve insanlara mantarları fark ettirmeden yedirmenin bir yolunu buldular. Ertesi gün Ahmet ile birlikte mantarları topladığı yere gittiler. Tüm ormanı arayıp, aynı mantarlardan kilolarca topladılar. Bir basın toplantısı düzenleyip, köylerindeki meşhur mantarın her hastalığa iyi geldiğini söylediler. Mantardan yapılan yemekleri herkese ikram ettiler. Bir kooperatif şirketi kurdular. Mantarları çok ucuz bir fiyattan satmaya başladılar.

İnsanlar mantarı yediklerinde, etrafa sevgiyle bakmaya başladı. Sevgi, aslında tüm hastalıkların ilacıydı. Sevgi yayıldıkça, insanların sağlıkları düzelmeye başladı. Sağlığı düzelen herkes, mantarları başkalarına tavsiye etti. Mantarın ünü artınca, daha fazla mantar gerekti. Çiftçiler de mantarı köylerinde yetiştirmeye başladı. Köylüler, sevgi yayan mantarlar sayesinde yeni bir gelir kapısına sahip oldu.

Kastamonu’dan tüm Türkiye’ye yayılan mantarlar sayesinde, ülkedeki şiddet birdenbire azaldı. Suç oranları düştü ve insanlar arasındaki bağlılık arttı. Ülke 83 milyonluk bir aileye dönüştü. Ahmet tüm bu olanlara inanamıyordu. Bir mantarın bunları başarması onu çok şaşırttı. Yöneticiler kendisini tebrik etmek için geldiklerine çok mutlu oldu. Ona bir yardım derneği kurulacağını ve kurucusu olarak kendisini düşündüklerini söylediler. Mantarlardan kazanılan para bu derneğe aktarılacaktı. Bu dernek ile binlerce kişiye yardım edilecekti. İneği ve köpeği hâlâ yanından ayrılmıyordu. Gazeteciler, ikisi de yüzünü yalarken Ahmet’in fotoğrafını çektiler. “Mutluluğun Kahramanı” diye haber yapacaklardı.

Fotoğraf çekimi bitti, ama Havhav hâlâ yüzünü yalıyordu. Havhav yalamayı bir türlü bırakmadı. Ahmet de onu uzaklaştırmak için ellerini kullanmak zorunda kaldı. İşte o an kendine geldi. Elinde kitap, hayvanların arasında uyuyakalmıştı. Hayvanlar otlayama devam ediyordu, ama vakit öğleyi çoktan geçmişti. Ahmet her şeyin bir rüya olduğunu anladı, çok üzüldü. “Keşke rüyalar gerçek olsa!” diye düşündü.

Akşam eve döndüğünde, anne ve babasına olanları anlattı. Rüyasını anlatırken, onların da yüzünde gülümsemeler oluşmuştu. Babası Hakkı Bey, “Oğlum sevgi gerçekte de her şeyin ilacıdır!” dedi. “Rüya diye düşünüp üzülme. Her gittiğin yerde sevgiyi yanında taşı. Sen insanlara sevgi ile bakarsan, onlar da sana sevgi ile bakar. Sevgiyi yaymak için sihirli mantarlara ihtiyaç yoktur. Sevgi insanların kalbindedir. Yeter ki, davranışlarımıza sevgi hükmetsin!”

Ahmet, babasının sözlerini dikkatle dinlemişti. Bundan sonra hareketlerine daha fazla dikkat edecekti. Sevgiyi yaymak için mantarlara ihtiyacı yoktu. Sevgiyi yaymak, iyi davranışlar ve sevgi dolu bir kalple olurdu. Mantarlar basit bir araçtı. Ahmet, sarı-lacivert mantarları da asla unutmadı, 19 Temmuz tarihini de…

Tüm Eğitici Hikayeler İçin Tıklayınız



Benzer Yazılar



0 yorum:

Yorum Gönder