O gün bayramdı.
Bütün çocuklar gibi Tarık da bayramı büyük bir sevinçle karşıladı. Bayram için alınan pantolonunu, gömleğini, çoraplarını ve ayakkabılarını yanından hiç ayırmadı. Akşamları yatarken de bunları hep baş ucuna koydu.
Bayram sabahı erkenden kalktı. Elini yüzünü güzelce yıkadı. Giyindi. Aynanın karşısına geçip kendine baktı. Yeni elbiseleri çok yakışmıştı. Ayakkabıları da tam ayaklarına göreydi.
Oturma odasına geçti. Babası oradaydı. Onun elini öpüp bayramını kutladı. Annesinin de elini öpüp bayramını kutladı. Onlar da Tarık’ı öptüler, bayramını kutladılar. Tarık, küçük kardeşini kucaklayıp öptü.
Babası, Tarık’a bayram harçlığı verdi. Tarık, babasının uzattığı parayı aldı. Cebine koydu.
Evdeki bayramlaşma bitmişti. Tarık:
— Anneciğim, ben nineme gidebilir miyim? dedi.
Annesi:
— Evet, gidebilirsin yavrum, dedi. Ancak hep kaldırımdan yürü. Dikkatli ol, dedi. Ninenin elini öptükten sonra dayılarına git. Sonra buraya gel. Onlarla bayramlaşmaya biz de gideceğiz.
Tarık, önce ninesinin evine gitti. Zile bastı. Ninesi çıkıp kapıyı açtı. Tarık’ı görünce çok sevindi.
Tarık, ninesinin elini öptü. Ninesi de onu iki yanağından öptü.
Ninesi Tarık’a şeker verdi. Daha sonra da küçük para çantasından çıkardığı parayı uzattı. Tarık parayı almak istemedi. Bunun üzerine ninesi üsteledi. Tarık, parayı yine almayınca zorla cebine soktu. Tarık, bir süre kaldıktan sonra oradan ayrıldı. Dayısının evine gitti. Dayısının ve yengesinin elini öptü. Dayısının oğlu Erhan ile el sıkıştı.
Tarık, oradan çıktıktan sonra eve döndü.
Annesi, onu kapıda görünce:
— Tarık komşularımıza gittin mi? diye sordu.
— Hayır, gitmedim, dedi.
Annesi:
— Bayramda bütün yakınlarımızla olduğu gibi komşularımız ve diğer tanıdıklarımızla da bayramlaşırız, dedi. Onun için komşularımıza gidip onlarla bayramlaşman gerekir. Ayrıca, dargın olduğumuz kişiler varsa onlarla da bayramlarda barışırız. Dostluklarımızı tazeler ve güçlendiririz…
Tarık, “Benim dargın olduğum hiç kimse yok.” diyecekti ki aklına geldi: Geçenlerde bir hiç yüzünden Berk’le tartışmışlardı. Onun için dargındılar. O günden beri konuşmuyorlardı.
Berk, Tarık’ın en iyi arkadaşlarından biriydi. Ama top oyununa gelince biraz bencilleşiyordu. Topu kimseye vermek istemiyordu. Karşısındakine arka arkaya çalım atmaktan çok hoşlanıyordu. Bu yüzden bazı arkadaşları onu top oyununa almak istemiyordu. Bunda haksız da sayılmazlardı. Berk’in yüzünden kaç tane gol kaçmıştı. O gün de öyle olmuştu. Berk, ayağına topu her geçirişinde durmadan çalım atıyordu. Tabi, sonunda topu kaptırıyordu. Üst üste gol kaçırıyorlardı. Tarık da buna kızıp Berk’i eleştirdi. Berk, kendisine söz söylenmesine çok kızdı. Tartıştılar. Berk oyundan çıkıp gitti. Bir daha da Tarık’la hiç konuşmadı. Bunda Tarık’ın bir suçu yoktu. Ama gidip onunla barışmalıydı. Zaten aynı sokakta oturuyorlardı.
Evden çıkar çıkmaz sokakta Berk’i tek başına kapının önünde beklerken buldu. Elini uzattı:
— Berk, bayramın kutlu olsun, dedi.
El sıkıştılar. Birbirlerine sarıldılar. Berk:
— Senden de tüm arkadaşlardan da özür dilerim, dedi. Sonradan düşündüm ve hatamı daha iyi anladım. Berk’le barışmak Tarık’ı çok mutlu etti. İçinde bir rahatlık duydu.
Tarık eve dönerken “Keşke her gün bayram olsa.” diye düşünüyordu.
Hüseyin YURTTAŞ
Mavi Bilye
(Düzenlenmiştir.)
Cok guzel ellerinize sagluk
YanıtlaSilCok guzel ellerinize saglik
YanıtlaSilTüm ödevlerimi ona bakarak yaptım çok iyi
YanıtlaSil