— Önümüzdeki dört günlük tatilde sizi şehir dışında bir yere götürmek istiyorum. Ama neresi olduğunu söylemem, sürpriz olsun, dedi.
Annem bunu duyunca çok sevindi. Hemen o gün valizleri hazırlamaya başladı. Ben tatili oyun oynayarak geçirmek istiyordum.
Bu sabah annem, daha güneş doğmadan beni uyandırdı. Hemen yola çıktık. Kahvaltımızı bile yolda giderken yaptık. Arabanın arkasına uzandım, gözlerimi kapadım.
Uykum kaçmıştı, bir süre öylece yattım ama uyuyamadım. Gözlerimi açtığımda şaşırıp kaldım.(1) Pencereden görünen gökyüzü pespembeydi. Hemen doğrulup kalktım.
— Her yer pembe olmuş, diye bağırdım.
— Bak, güneş doğuyor, dedi annem.
Güneşin bu kadar güzel doğduğunu bilmiyordum. Önce karşı tepelerin arkasından küçük bir ateş parçası gibi göründü. Sonra yavaş yavaş yükselmeye başladı. Gözle görülür bir hızla yükseliyordu. Ben öylece, hayranlıkla bakıyordum. Az sonra parlak, turuncu renkli bir balon gibi, bir portakal gibi bütünüyle çıktı ortaya, dünyayı aydınlattı. Güneş yükseldikçe gökyüzündeki pembelik de yavaş yavaş açık maviye dönüştü.
Yolun iki yanında yemyeşil tarlalar uzanıyordu. Daha sonra üstü çiçeklerle dolu meyve ağaçlarının olduğu bir yerden geçtik. Çok geçmeden mola için durduk. Koskoca bir dağın tepesindeydik.(2) Yolun kenarına, insanların durup dinlenebilmesi için küçük bir alan yapmışlar, tahta banklar ve masalar koymuşlardı.
Biraz korkarak da olsa kenardaki korkuluğa yaklaştık. Hiç bu kadar yüksekten aşağıya bakmamıştım. Sanki uçakta gibiydik. Aşağıda yollar, ağaçlıklar, tarlalar, kıvrıla kıvrıla akan bir dere, küçük bir göl vardı. Hepsi renkli harita gibi gözlerimizin önündeydi.
Çevre o kadar güzeldi ki izlemeye doyamıyor, oradan ayrılmak istemiyorduk ama yola devam ettik. Hep birlikte şarkılar söyleyerek, bilmeceler sorarak durmadan gidiyorduk. Küçük bir tepeyi tırmanmıştık ki birden karşımıza bir mavilik çıktı.(3)
Bağırdım:
— Deniz!..
— Evet, dedi babam, işte size sürpriz…
Benim de annemin de denizi ne kadar çok sevdiğimizi biliyordu babam. Aslında denize giremeyecektik, mevsim uygun değildi. Ama olsun, çevrede o kadar çok gezilecek yer vardı ki… Adalar, koylar, deniz mağaraları, türlü deniz hayvanları, ayrıca eski ilginç yapılar…
— Balığa da çıkarız, dedi babam.
— Yaşasın, diye bağırdım, oturup başımızı dinleyeceğiz, değil mi baba?
Babam güldü:
— Seninkini bilmem ama benimki dinlenecek, dedi.
Ayla ÇINAROĞLU
Çikolatayı Kim Yiyecek
çok saol
YanıtlaSilÇokk saol
YanıtlaSilİdare eder iste
YanıtlaSilGüzel
YanıtlaSil