Son günlerde ülke gündemini yine
eğitimle ilgili bir soru meşgul ediyor: Dershaneler kapatılmalı mı,
kapatılmamalı mı? Herkes kendine göre bir cevap veriyor ve bu cevabını gerekçeleriyle
açıklıyor. İstedim ki bir öğretmen olarak, ben de bu konudaki fikirlerimi
açıklayayım. Belki yazdıklarımı okuyanlar da birkaç söz söyler, seviyeli bir beyin
fırtınası yapmış oluruz.
Bir öğretmen olarak, evet ben
dershanelerin kapatılmasına karşıyım. Tıpkı hâlen ilkokulda sınıfta bırakmanın
yasak olmasına karşı olduğum gibi. Ve bu iki durum, eğitimle yakından
ilgilenenler de beni destekleyecektir, birbiriyle yakından ilgili aslında.
Geçen sene “Kayıp Nesil” diye bir
yazı yazmıştım, sonradan bu yazıya birkaç sitede daha rastladım, altındaki
yorumları da dikkatlice okudum. Orada sistem ile ilgili bazı yorumlarda
bulunmuştum, yine aynı şeylerden bahsedeceğim aslında. O yazıya göz atarak,
söylemek istediklerimin temeline inebilirsiniz.
Dershane nedir, önce kendime göre
bir tanımını yapayım: Dershane; öğrencisinin merkezi sistem sınavlarını
kazanmasını isteyen velinin, en ekonomik yardımcısıdır. Tek cümleyle bu şekilde
tanımlarım dershaneyi. Eğer çocuğunuzun lise ve üniversite sınavlarını
kazanması gibi bir amacınız varsa, yüksek ihtimalle bir dershaneye
gönderirsiniz. Ha gitmeden kazananlar var mıdır, elbette vardır. Tanıma bakıp “Ekonomik
mi?” diyenleriniz vardır, evet ekonomik. Gerekçelerini açıklayayım…
Sınavlarda sorulan konular ve
soru biçimleri bellidir. Fakat okullardaki müfredat maalesef bu sınav
sistemlerine uygun değildir. Sınav sisteminin en ağır, en önemli konuları;
genelde müfredatta en sonda yer alır, yeterince ders saati ayrılmaz. Ders kitapları
devlet tarafından dağıtılır ama, bazı okullara, şehirlere; kitaplar
zamanında gelmez. Okullarda eğitim
sürekli aksar, konular yetişmez, ders saatleri yetersiz kalır. Müfredatı takip
etmek zorunda olan öğretmen, kendi okulunun tüm imkânları zorlayarak bu sorunu
halletmeye çalışır. Bu sırada bir de sağlıklı bir eğitim yapmak için uğraşır, oldukça
kalabalık olan sınıflarda…
Yukarıda saydığım gerekçelerin
dışında bir durum daha vardır ki en önemlisidir aslında. Okullarda bu sınavları
önemseyen ve önemsemeyen öğrenciler bir aradadır. Lise sınavlarında ya da
üniversite sınavlaında bir amacı olan öğrenci, amaçsız arkadaşlarıyla birlikte
ders dinlemek zorundadır. Sınavları önemsemeyen bu öğrenciler, dersin işlenişi
zorlaştırır, dersi kaynatır; türlü maskaralıklarla dersten verim almaya çalışan
öğrencinin performansını düşürür. Öğretmen ise tüm bunların farkında olarak;
amacı olan öğrencisinin açığını kapatmaya çalışır. Derste, ders dışında(teneffüs,
okul öncesi/sonrası) bu öğrenci ile bireysel olarak ilgilenir; varsa sorularını
çözer.
Çocuğunun okulda aldığı eğitimi
sınav için yeterli görmeyen veli, maddi durumu yeterli ise evde özel dersler
aldırarak bu açığı gidermeye çalışır. İşte dershanelerin ekonomikliği burada
devreye girer. Evde özel ders için öğretmenlere verilen paranın yanında,
öğrenciye kaynak alma işi de veliye kaldığından; bir de o masrafa girilir. Bu
da oldukça yüklü meblağlar gerektirir.
Buraya kadar, devlet okullarından
bahsettik bir de özel okullar var elbette. Yıllık yüksek ücretleri olan bu
okullar, teknolojiyi kullanarak dersin verimini artırır ve etütler koyarak
öğrencilerinin dershaneye ihtiyaç duymamalarını sağlar. Fakat tüm bu
hizmetlerinin karşılığında, en pahalı dershanenin birkaç katı yıllık ücret
alırlar.
Dershaneler, öğrenci sayısı az
olan ve sınavı önemseyen öğrencilerden oluşur. Öğrenci tek başına evde değil,
kendisiyle aynı seviyedeki az sayıdaki öğrenci ile birlikte hazırlanır sınava. Sınava
yönelik istemediği kadar doküman vardır ve tamamen sınava yönelik hazırlanan müfredatla
eğitim alır. Bu sayede, dershanedeki eğitim onun için sınava yönelik olur,
okuldaki ise diplomaya yönelik.
Dershanelerde, öğrencinin ders
dışı sorunlarıyla da yakından ilgilenilir. Evdeki ders çalışma ortamından,
öğrencinin hayatındaki problemlere kadar her şey ile birebir ilgilenilir.
Okullarımızda ise, bir rehber öğretmene bin hatta iki bin, beş bin öğrenci
düşer. Sınıf öğretmenleri velileri toplantılarda bile zor görürler, çağırsalar
da veliler gelmez. Dershanedeki öğretmenin her dediği veli tarafından hemen yapılırken,
okullardaki öğretmenler olarak bizim dediklerimiz pek önemsenmez.
Öğrenciliğinde devlet okulunda
okuyan ve dershanelerle sınavlara hazırlanmış bir öğretmen olarak, yakından
tanıdığım bu sistemi dilim döndüğünce anlattım. Daha bahsedecek elbette çok
nokta var; ben sadece eğitsel başarı açısından yaklaştım konuya. Yoksa terör,
rant, mezun durumdaki öğrenciler konularına ve siyasi hesaplara girersek; konu içinden çıkılmaz bir hâl alır. Konuyu bu
kadar irdelemem sanırım yeterlidir.
Sitemizin solunda yer alan ankete
de cevap verirseniz seviniriz. Bu sayede sitemize giren öğrenci, öğretmen ve
velilerimizin fikirlerini net olarak görmüş oluruz. Ayrıca, ahlâki kurallar
içinde yer alan her türlü fikir ve yorumunuza da, bu konu altında açığız...
Saygılar…
0 yorum:
Yorum Gönder