EKONOMİK HAYAT
Türklerin en önemli geçim kaynağı
hayvancılıktır. At ve koyun, yetiştirilen önemli hayvanlardır. Atı tarihte evcilleştiren
ilk toplum Türklerdir. Orta Asya'da belli merkezlerde ayrıca balıkçılık da yapılmıştır.
Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan
itibaren yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler görülmüştür. Hayvansal
gıda tüketimini terk eden Uygurlar, tarımı temel ekonomik uğraş olarak seçmişlerdir.
İpek Yolu, Türklerin yaşadığı bölgenin en
önemli ekonomik kaynağıdır. Çin'den başlayarak, Orta Asya'yı geçen Anadolu'ya
hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir.
Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler
daha kolay anlaşılır. Göktürkler
döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret
ortamı oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler
satmış, tarımsal gıdalar almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde
ticaret büyük gelişme göstermiştir. Daha çok tarımsal ürünlerin alınıp
satıldığı bu dönemde Uygurlar, üzerinde kağanın mührü bulunan bez parçalarını
para olarak kullanmışlardır. Bunlara kamdu adını vermişlerdir.
ORDU
Geniş bozkırların ortasında her an
saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mücadeleci ve
savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde askerlik bir meslek olarak görülmemiştir.
Karşılaşılan saldırılarda kadın, erkek, çoluk, çocuk ayırdetmeden herkes
düşmana karşı koymuştur. Bu nedenle Türkler "ordu - millet" olarak
nitelendirilmişlerdir.
Atı evcilleştirmeleri sosyal yaşamda
olduğu gibi askeri alanda da Türklere üstünlük kazandıracaktır. Türkler
hareketli ve güçlü yapılarını at ile pekiştirmişlerdir. Bu sayede etkili savaş
taktikleri geliştirmişlerdir.
ilk düzenli Türk ordusu Asya Hun hükümdarı
Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu yüzden günümüzde Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin kuruluş yılı olarak, Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö. 209 yılı
kabul edilir. Mete Han, orduyu onluk, yüzlük, binlik ve onbinlik birimlere
ayırmıştır. Bu ayırım bugün hala kullanılmaktadır. Bu birliklerin başında
onbaşı, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelere sahip komutanlar bulunmaktadır.
Orta Asya Türklerinde, sivil hayatta
çalışan herkes aynı zamanda asker sayılmıştır. Ama bugün askerlik görevi, 20
yaşını doldurmuş erkeklere aittir. Ayrıca askerlik günümüzde bir meslek haline
gelmiştir.
Eski
Türklerde orduda; kargı, ok, yay, kılıç ve kalkan gibi silahlar kullanılırdı.
Bugün bu silahların yerini ateşli silahlar aldı.
DİN VE İNANIŞ
İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki en
yaygın din Gök-Tanrı inancı idi. Ahiret inancının da varolduğu bu dine
göre, yerin ve göğün yaratıcısı tek ve soyut bir güç kabul edilmiştir. Göçebe
toplumda tapınak yapımı görülmemiştir.
Türklerde ölülere saygı duyulmuş; onlar
için yas tutulmuş ve yuğ adı verilen törenler düzenlenmiştir. Ölüler kurgan
adı verilen mezarlara gömülmüştür. Mezarın başına da, ölünün hayattayken
öldürdüğü düşman sayısı kadar, balbal adı verilen taşlar dikilmiştir.
Ölünün mezara eşyalarıyla hatta atıyla beraber gömülmesi; Türkler'de ölümden
sonraki yaşama yani ahiret hayatına inancın olduğunu gösterir.
Uygurlar Maniheizm
dinini benimsemişlerdir. Bu din Uygurların yaşam şeklini, hayvani gıdalar
yemeyi ve savaşmayı yasaklamıştır. Bunun üzerine Uygurlar tarımla uğraşmış,
yerleşik hayata geçmiş; surlarla çevrilmiş şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda
mimari gelişmiştir. Tapınak yapımına da önem vermişlerdir. Ama savaşçılık
özelliklerini kaybetmişlerdir.
iyi...
YanıtlaSil
YanıtlaSilEKONOMİK HAYAT
Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. At ve koyun, yetiştirilen önemli hayvanlardır. Atı tarihte evcilleştiren ilk toplum Türklerdir. Orta Asya'da belli merkezlerde ayrıca balıkçılık da yapılmıştır.
Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler görülmüştür. Hayvansal gıda tüketimini terk eden Uygurlar, tarımı temel ekonomik uğraş olarak seçmişlerdir.
İpek Yolu, Türklerin yaşadığı bölgenin en önemli ekonomik kaynağıdır. Çin'den başlayarak, Orta Asya'yı geçen Anadolu'ya hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir. Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler daha kolay anlaşılır. Göktürkler döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret ortamı oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler satmış, tarımsal gıdalar almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde ticaret büyük gelişme göstermiştir. Daha çok tarımsal ürünlerin alınıp satıldığı bu dönemde Uygurlar, üzerinde kağanın mührü bulunan bez parçalarını para olarak kullanmışlardır. Bunlara kamdu adını vermişlerdir.
ORDU
Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mücadeleci ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde askerlik bir meslek olarak görülmemiştir. Karşılaşılan saldırılarda kadın, erkek, çoluk, çocuk ayırdetmeden herkes düşmana karşı koymuştur. Bu nedenle Türkler "ordu - millet" olarak nitelendirilmişlerdir.
Atı evcilleştirmeleri sosyal yaşamda olduğu gibi askeri alanda da Türklere üstünlük kazandıracaktır. Türkler hareketli ve güçlü yapılarını at ile pekiştirmişlerdir. Bu sayede etkili savaş taktikleri geliştirmişlerdir.
ilk düzenli Türk ordusu Asya Hun hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu yüzden günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluş yılı olarak, Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö. 209 yılı kabul edilir. Mete Han, orduyu onluk, yüzlük, binlik ve onbinlik birimlere ayırmıştır. Bu ayırım bugün hala kullanılmaktadır. Bu birliklerin başında onbaşı, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelere sahip komutanlar bulunmaktadır.
Orta Asya Türklerinde, sivil hayatta çalışan herkes aynı zamanda asker sayılmıştır. Ama bugün askerlik görevi, 20 yaşını doldurmuş erkeklere aittir. Ayrıca askerlik günümüzde bir meslek haline gelmiştir.
Eski Türklerde orduda; kargı, ok, yay, kılıç ve kalkan gibi silahlar kullanılırdı. Bugün bu silahların yerini ateşli silahlar aldı.
DİN VE İNANIŞ
İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki en yaygın din Gök-Tanrı inancı idi. Ahiret inancının da varolduğu bu dine göre, yerin ve göğün yaratıcısı tek ve soyut bir güç kabul edilmiştir. Göçebe toplumda tapınak yapımı görülmemiştir.
Türklerde ölülere saygı duyulmuş; onlar için yas tutulmuş ve yuğ adı verilen törenler düzenlenmiştir. Ölüler kurgan adı verilen mezarlara gömülmüştür. Mezarın başına da, ölünün hayattayken öldürdüğü düşman sayısı kadar, balbal adı verilen taşlar dikilmiştir. Ölünün mezara eşyalarıyla hatta atıyla beraber gömülmesi; Türkler'de ölümden sonraki yaşama yani ahiret hayatına inancın olduğunu gösterir.
Uygurlar Maniheizm dinini benimsemişlerdir. Bu din Uygurların yaşam şeklini, hayvani gıdalar yemeyi ve savaşmayı yasaklamıştır. Bunun üzerine Uygurlar tarımla uğraşmış, yerleşik hayata geçmiş; surlarla çevrilmiş şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda mimari gelişmiştir. Tapınak yapımına da önem vermişlerdir. Ama savaşçılık özelliklerini kaybetmişlerdir.