Oynayanlar
Komutan
- Astsubay
Selami
Asker 1
- Onbaşı
Veysel Saygılı
Asker 2
- Murat Yıldırım
Asker 3
- Mehmet Demirel
Asker 4
- Ali Aslan
Asker 5
- Mustafa Özsoy
Sunucu
-
Görevli 1 -
Görevli 2 - Sadık Bey?
Gümrük Motroru Çarkcısı - Selim Yoludüz
Anne-Baba -
Çocuk
-
I.
PERDE
(
Başta sunucu sahneye çıkar. Piyesin konusu hakkında bilgi verir.)
Sunucu- 1953 yılında, Dumlupınar
adlı denizaltıyla Akdeniz’de yaptıkları tatbikattan dönerken Çanakkale
Boğazı’ndan geçtikleri sırada İsveç Bandıralı "Naboland" adlı şilebin
çarpmasıyla 81 denizci askerimiz şehit oldu. Onlar Çanakkale’nin son kahramanlarıdır.
Hem onların hikayesi hem de Çanakkale’deki kahraman şehitlerimizin hikayesini
anlatacağız. Oyunda geçen isimler gerçek tir. Denizaltı batmadan önceki son
dakikaları göreceğiz, şimdi sessiz olalım, kahraman askerlerimiz Seyit
Onbaşıların, 57. Alayların, Mustafa Kemallerin diyarı Çanakkale’den geçiyor.
(Perde
açılır. Sahne denizaltıyı anımsatacak şekilde düzenlenmiştir. 6 asker
sahnededir. Başlarında komutanları vardır.)
Komutan- Veysel Onbaşı!
Asker 1- Emredin komutanım!
Komutan- Denizaltının seyri
hakkında bilgi ver.
Asker 1- (çevik bir şekilde) Durum
normal komutanım. Normal seyrimizde ilerliyoruz. Şu an denizin 47 metre altındayız. Yalnız
deniz yüzeyi sisli, görüş mesafesi çok az. Denizaltımız Dumlupınar ile birazdan
Çanakkale Boğazı’na gireceğiz.
Komutan- Tamam asker. (komutan
uzaklara bakar) Demek 250 bin askerimizin kahramanca şehit olduğu Çanakkale’den
geçiyoruz. Dedelerimizden, babalarımızdan hep gururlanarak hikayelerini
dinlediğimiz o eşsiz kahramanların sahneye çıktığı yerden geçiyoruz. (askerlere
döner) Birazdan yedi düvele canla başla karşı koyduğuz Çanakkale’den geçeceğiz
arkadaşlar.
Asker 1- (Heyecanlı) Komutanım,
komutanım Çanakkale Boğazı’na girdik. Solumuzda Gelibolu yarım adası, sağımızda
Kumkale var.
Komutan- Tamam asker. Arkadaşlar dikkatli
olun boğazı sis kaplamış.
Askerler- (hep bir ağızdan) Emredersiniz
komutanım.
Asker 4- Komutanım Çanakkale
Savaşları burada mı olmuş?
Komutan- Evet. Bu boğazda ve bu
topraklarda olmuş. Dünyanın her tarafından sayısız millet Çanakkale’yi işgal
etmek için gelmiş. Ne diyor Mehmet Akif:
Eski
Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor
kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi
iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla
beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler
başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade
bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi
Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hangi
tauna da zuldür bu rezil istila...
Asker 2- Komutanım şimdi
1953’teyiz, Çanakkale Savaşı olalı yaklaşık 38 yıl olmuş. O zamanda şimdiki
gibi güçlü bir ordumuz varmıymış?
Komutan- Ne yazık ki o zaman
elimizdeki ne silah ne de mermi yeterliymiş; ama Mehmetçiğin vatan aşkı
sayesinde o dönemin süper güçlerini yenmişiz.
Asker 3- İngilizlerin zırlı
gemileri boğazı geçmek istemiş.
Komutan- Mehmetçik azmetmiş de o
çelikten zırhlıları bu boğazdan geçirmemiş.
Asker 1- Şimdi biz denizaltımızla
bu boğazdan özgürce geçiyorsak Çanakkale şehitlerinin sayesinde geçiyoruz.
Asker 2- Ne güzel söyledi Veysel Onbaşı.
Hay yaşa!
Asker 3-
Övün ey Çanakkale, cihan
durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin
düşmana bir gün.
Sen bir büyük milletin
savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden
üşüştüğü yersin!
Komutan- Bu topraklar Çanakkale Savaşı’nda nice kahramanlar doğurdu.
Ezineli Yahya Çavuşlar….
Asker 2- Seyit Onbaşılar…
Asker 5- 57. Alaylar…
Komutan- Mustafa Kemaller…
Asker 4- Şimdi binlerce isimsiz kahraman Conkbayırı’da, Arıburnu’nda, Kanlısırt’ta
yatıyor.
Asker 1- Komutanım şimdi boğazın en dar yeri Kilitbahir’den geçiyoruz.
Komutan- Evet arkadaşlar burası Seyit Onbaşı’nın tarih yazdığı yerdir.
O kahraman asker burada İngilizlerin batmaz denilen zıhlısı “Ocean”ı batırmıştır.
Şimdi o zırhlı boğazın derin sularında yatıyor.
Asker 3- Komutanım o zırhlılar hala bu derinliklerde mi? (merakla)
Komutan- Evet.
Asker 3- Peki onları görebilir miyiz?
Komutan- Şu anki derinliğimiz uygun o batan zırhlıları belki görebiliriz.
Asker 4- Hadi arkadaşlar iyice bakalım belki görürüz. (heyecanla)
Asker 2- Tarihin yazıldığı Çanakkale’de boğazın bu derinliklerini belki
de hiç kimse görmemiştir.
Asker 5- Evet!
Asker 4- Görebiliyor musunuz? (sesini kısarak)
Asker 3- Yok, göremeyiz herhalde denizin dibinde görüş mesafesi fazla
değil.
Asker 2- Gördüm! (coşkuyla)
Komutan- Hani!
Asker 2- Gördüm, işte işte! Bak!
Komutan- Evet evet! Kocaman bir zırhlı bu.
Asker 5- Çanakkale’nin yiğit askerleri bu koca zırhlıları nasıl
batırmış! (Sesinin kısarak)
Asker 1- Bir tane de burada var bakın! (coşkulu)
Asker 3- Bir tanede burada! Denizin altı gemi kaynıyor! (coşkulu)
Asker 2- O, dünyanın her tarafından toplanıp getirilmiş Hintlisi, Yeni
Zenlendalısı, Avustralyalısı, boşuna
yenilgiyi kabullenip çekip gitmemiş.
Asker 4- (Durgunlaşırlar, asker şapkasını yavaşça eline alır, boşluğa
bakar, sesizce, düşünceli) Aman Allah’ım bu ne büyük asker, nasıl savaşmışta bu
zırhlıları batırmış. Hem de elindeki o imkansızlıklarla…
Asker 3- -Ne kahraman soyumuz var. Vay be!
Asker 5- Peki Seyit Onbaşı’nın batırdığı gemi hangisi?
Komutan- Buralarda bir yerdedir?
Asker 1- Komutanım adı neydi o zırhlının?
Komutan- Ocean zırhlısı.
Asker 4- Şurada bir tane daha var. O mu acaba? Yanından geçiyoruz
bakın.
Asker 2- Bakın üzerinde bir yazı var. (Heyecanlı) Ney o? (düşünerek)
Okuyamıyorum.
Asker 4- Ocean (heceleyerek) O zırhlı. O zırhlı! (coşkulu) Okudum.
Asker 2- Hani?
Asker 4- İşte! Ocean zırhlısı. (heceleyerek)
Asker 1- Boğazın soğuk sularında nasıl da yatıyor.
Komutan- Evet doğru söylüyorsun asker bu gemi Seyit Onbaşı’nın
batırdığı zırhlı.
Asker 1- Hey Koca Seyit hey! (coşkulu) Bu ne yiğitliktir.
Hepsi donar. (şiirsel bir hava
yaratırlar.)
Asker 3-
Namus dedi Koca Seyit,
Yanakları al al oldu!
Asker 2-
Daldı gitti uzaklara,
Kirpikleri nemle doldu!
Asker 1-
Güllem dedi Koca Seyit,
Topu yorgun soluyordu.
Asker 5-
Kudurmuş gibi düşmanlar,
Boğaz zırhlı doluyordu!
Asker 4-
Kaldırdı
276 kiloluk mermiyi,
Çatırdadı
omuzu, kemiği…
Komutan-
Vatan
borcu bu kaçmak olur mu?
Yolladı
gülleyi Mehmetçik durur mu?
Hep beraber-
Vurdum dedi Koca Seyit
Lahavle’yi çektim vurdum!
Yenildi kaçıyor düşman.
Kurtuldu benim öz YURDUM…
(başlar öne eğilir,
donulur, perde kapanır)
II.
PERDE
Asker 1
- Komutanım
hala Çanakkale Boğazı’ndayız. Şimdi denizin yüzeyine çıkıyoruz.
Komutan
- Acele
etmeyin.
Asker 1
- Emredersiniz
komutanım!
Asker 2
- Denizin
yüzeyi sisli. Görüş mesafesi yaklaşık 10 metre .
Komutan
- Dikkatli
olun. Boğazdan geçen gemiler var.
Asker 1
- Şu
an deniz yüzeyindeyiz ve ilerliyoruz.
Komutan
- Tamam
asker, İstanbul’a kaç saatimiz kaldı.
Asker 1
- Yaklaşık
9 saat komutanım. (düşünür gibi yaparak)
Komutan
- Anlaşıldı.
Asker 3
- Ali,
daha önce Çanakkale’deki Şehitlikleri gezmiş miydin?
Asker 4
- Yok
be Mehmet, ne gezer!
Asker 3
- Aslında
herkesin gezip görmesi lazım, kahraman atalarımızın yattığı yerleri.
Asker 4
- Öyle,
çok haklısın.
Asker 1
- Çok
sis var. Bir şey gözükmüyor. (gözünü kısarak.) Gemi, gemi, gemi geliyor. Aman
Allah’ım tam karşımızda bir gemi!
Asker 2
- Bize
çarpacak!
Komutan
- Hemen
dümeni çevir! Hemen dümeni çevir!
Asker 2
- Yapamıyorum.
Dönmüyor. Çarpıyoruz!….
(çarpma gürültüsü duyulur, askerler yere yatarlar,
duman çıkar. İniltiler olur. Bir süre sonra teker teker kalkarlar. Birbirlerine
yardım ederler.)
Komutan
- Ne
oldu bir şeyiniz var mı? (diğer askerlere sorar.)
Asker 4
- Yok
komutanım.
Komutan
- Asker,
hemen denizaltının diğer bölümlerine git, kurtulan askerleri, sayısını ve
geminin durumunu araştır.
Asker 5
- Emredersiniz
komutanım!
Komutan
- Büyük
bir gemiye çarptık arkadaşlar. Çok fazla gürültü çıktı. Sanırım denizaltıda
büyük hasar var.
Asker 3
- Murat,
bir şeyin var mı?
Asker 2
- Yok,
biraz omuzum yanıyor. Neydi o ses öyle, neye çarptık biz?
Asker 3
- Herhalde
bir şilepti.
Asker 5
- (nefes
nefese) Komutanım, denizaltının büyük bir bölümü hasar görmüş. Sadece bu bölüm
ve yan taraf sağlam. Çarpmanın şiddeti ile dibe batmışız. Yan taraftaki
bölümlerde 16 asker var. Bizimle beraber 22 asker ediyor. (üzüntülü) Komutanım,
kaza anında geri kalan 59 askerimiz şehit olmuş.
Komutan
- Çok
acı, Allah rahmet eylesin. (etrafına bakar) Görülüyor ki bu çok büyük bir kaza
arkadaşlar.
Asker 3
- Denizaltı
su sızdırıyor. (etrafına bakınır)
Komutan
- Hemen
kurtulma yollarına bakacağız. Kaza Çanakkale Boğazı’nın iki yakasından da
duyulmuştur. Bize yardıma geleceklerdir. Hemen telsizle iletişim kurmaya çalışın.
Asker 2
- Emredersiniz
komutanım! (telsizin başına gider uğraşır) Dikkat, dikkat. Burası Dumlupınar
Denizaltısı, sisimizi duyuyor musunuz? (baskılı) Sesimizi duyuyor musunuz?
Dumlupınar Denizaltısı’ndan konuşuyorum. Sesimi duyuyor musunuz? Komutanım
telsiz tam çalışmıyor, iletişim kuramıyorum. Çarpmanın şiddetiyle bozulmuş. Sesimiz
karşı tarafa gitmiyor.
Komutan - Muhabere şamandıramız ne durumda bir de onu
denelim.
Asker 1 -
Hemen
bakıyorum komutanım.
Komutan - Büyük ihtimalle muhabere şamandırası ile
iletişim kurabiliriz.
Asker 1 - Şamandıra yüzeye ulaştı.
Asker 5 - Komutanım şimdi ne yapacağız?
Komutan -
Hemen
yardımımıza geleceklerdir. (boşluğa bakarak konuşur, donar.) Şimdi bize
ulaşmalarını bekleyeceğiz arkadaşlar.
(Perde kısa süreli kapanır, tekrar açılır,
oyuncuların yeri değişmiştir)
III.
PERDE
Asker 1 - Alo, alo! Sesimizi duyan yok mu? (ses
duyulur) Komutanım bir ses var galiba.
Komutan - Ver bakıyım. Alo, alo! Sesimizi duyan var
mı? Ben Astsubay Selami. Dumlupınar Denizaltısı’ndan sesleniyorum.
Gümrük Motoru
Çarkçısı –
Alo! Orada mısınız? Dumlupınar Denizaltı’sı, alo! Sesimi duyuyor musunuz?
Komutan - Evet, duyuyoruz. Buradayız. Ben
denizaltının komutanı Astsubay Selami! Siz kimsiniz?
Gümrük
Motoru Çarkçısı –
Ben, gümrük motoru gemisinin çarkçısı Selim Yoludüz. Kazayı duyduk, sizi
kurtarmaya çalışıyoruz. Durumunuz nedir?
Komutan - Çok sayıda askerimiz şehit oldu. Burada
benimle birlikte 22 kişilik mürettebatız.
Gümrük
Motoru Çarkçısı –
Şu anda Nara Burnu açıklarındasınız, tahminen
90 metre
derinliktesiniz.
Komutan - Denizaltımız 15 derece sancak yönünde yatık
durumda bekliyor.
Gümrük Motoru
Çarkçısı -
Tamam, gemimiz hemen gerekli yerlere haber verdi, sizi kurtarmak için Kurtaran
adlı denizaltı yola çıktı. Endişelenmeyin.
Komutan - Endişelenmiyoruz. Bizi kurtaracağınızdan
eminiz. Vatan görevi için denizaltıda bulunuyoruz.
Gümrük
Motoru Çarkçısı -
İşte gerçek bir Türk askeri…
Komutan - Nasıl ki Çanakkale Savaşı’nda atalarımız kalbinde
en ufak bir korku duymadan ölüme atladıysa biz de şimdi o cesaretteyiz. Bu denizaltıda
bulunmak bizim için bir onurdur.
Gümrük
Motroru Çarkcısı -
Oksijeninizi fazla harcamayın. Yüksek sesle konuşmayın, fazla zamanımız yok.
Şimdilik kapatıyorum.
Komutan - Tamam sizi bekliyoruz… (askerlere döner)
Arkadaşlar, cesaretinizi, kahramanlığınızı gözlerinizde görüyorum. Hepiniz
birer Seyit Onbaşı, birer Ezineli Yahya Çavuş gibi bakıyorsunuz. Size de bu
yakışır. (sesini kısar) Şimdi oksijenin bitmemesi için yüksek sesle
konuşmayalım.
(donarlar, boşluğa bakarlar, perde kapanır, daha
sonra perde kapalıyken iki kişi perdenin önünde karşılıklı konuşur)
Görevli 1 - Son durum nedir Sadık Bey?
Görevli 2 - Efendim bildiğiniz gibi Kurtaran Denizaltısı
çalışıyor. Fakat akıntı boğazın bu yerinde çok kuvvetli. Denizin dibinde üç
yönlü bir akıntı var.
Görevli 1 - Zamanımız hızla daralıyor.
Görevli 2 - Denizaltı batalı tam 53 saat geçti.
Görevli 1 - (yere bakarak, üzüntülü) Gece gündüz çalışmamız da
yavaş yavaş boşa çıkıyor.
Görevli 2 - 90
metre derindeler. Denizaltı suyun dibinde yatık olarak duruyor bu
yüzden kurtarma çanı kaportaya tutturulamıyor.
Görevli 1 - Başka yol yok mu?
Görevli 2 - Ne yazık ki yapılacak her şeyi yaptık. Bütün
yöntemleri denedik. Şu an yaşadığımız dünyanın teknolojisi buna izin vermiyor.
Görevli 1 - Oksijenleri tükenmek üzere. Telefondaki sesleri
nasıl da mağrur ve gururluymuş. (bakışları donar) Onlar Çanakkale’nin Son
Kahramanları...
Görevli 2 - Efendim son kez bir bağlantı kurmalıyız. Muhabere
şamandırası kopmak üzere.
Görevli 1 - Kötü haberi onlara vermek çok zor ama deneyeceğim.
Hemen gidip konuşalım.
IV.
PERDE
(Sahnenin kıyısında elinde sazla bir çocuk, diğer
kıyısında anne-baba oturur. Onlar rolleri başlayana kadar kafaları önde kımıldamadan
bekler.)
Görevli 1 - Alo, alo Selami Astsubay sesimi duyuyor musunuz?
Komutan - Alo, evet duyuyoruz.
Görevli 1 - Durumunuz nedir?
Komutan - Oksijenimiz kalmadı nefes almakta zorlanıyoruz.
Görevli 1 - Çok çalışıyoruz ama bir türlü olmuyor. Size boşa
umut vermek istemiyoruz. Sizler bizim kahramanlarımızsınız.
Komutan -(düşünceli) Anladım.
Görevli 1 - Yüksek sesle konuşabilirsiniz.
Komutan - (biraz durur) Tamam, anladım.
Asker 1 - (askerler birbirine bakar) Oksijeni
harcayabilirsiniz diyor.
Görevli 1 - Bağlantı kopmak üzere, söyleyeceğiniz bir şey var
mıydı?
Komutan - (biraz durur, bakışları
kararlı) Ailelerimize selam söylüyoruz. (sert ve yüksek sesle) “Vatan sağolsun”…
Görevli 1 - Ölüme bu kadar yakınken bile vatan sağolsun
diyebilen tek asker Türk askeridir. Vatan size minnettardır.
Komutan - (askerlere döner) Arkadaşlar yüksek sesle
konuşabilirsiniz dendi, bunun anlamını biliyorsunuz değil mi?
Askerler - (yüksek sesle) Biliyoruz komutanım.
Komutan - 253 bin Çanakkale şehidinin yanına gidiyoruz.
Askerler - (hep bir ağızdan) Vatan sağolsun.
(öğrenci sazla
Çanakkale Türküsü’nü çalmaya başlar)
Asker 4 - (dinler gibi yaparak) Komutanım sanki
Çanakkale Türküsü’nü duyar gibiyim, kulağıma öyle geliyor.
Asker 3 - Oğlum çok güzel çalardı,
ben de söylerdim.
Komutan - O halde arkadaşlar biz de söyleyelim.
Asker 5 - Nasıl atalarımız Çanakkale’de siperlerde
söylemiş bu türküyü.
Komutan - Hadi bakalım…
(Çanakkale Türküsü’nü söylerler. Türküden sonra
hepsi yere düşer, Aşık Veysel’in türküsü fondan verilir. )
Gazeteci Çocuk – (Aşık Veysel’in türküsü
fonda akarken sahneye girer) Yazıyor, yazıyor Çanakkale’nin Son Kahramanları’nı
yazıyor! Nasıl son nefeslerinde “vatan sağolsun” dediklerini yazıyor!
Anne-Baba - (anne) Mehmetçiğim Çanakkale’de şehit oldu. Son
sözü “vatan sağolsun” muş. ( baba) Ben Çanakkale’de Mustafa Kemal’le birlikte
savaştım. Bir kolumu kaybettim, şehit olamadım ama Mehmetim şehit oldu. Yaşa
Mehmetçiğim! (şiiri okur)
Şehit oğlum kefenine
büründü,
253 bin yiğit gözlerine
göründü,
18 Mart günü Çanakkale
düğündü,
“Vatan sağolsun” deyip
kükredi oğul…
(Perde
Kapanır)
SON
0 yorum:
Yorum Gönder