Eski Türkler totemlerinin etini yemezlerdi. Yılda bir kez, belli
dönemlerde, “sığır töreni” adı verilen kutsal av törenlerinde onu kurban
ederek yerlerdi. “Şölen” adı verilen bu toplu ziyafetlerde ve yengi ile
biten savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri biraraya gelerek
eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik
konularını işleyen şiirlere “koşuk” adı verilir. Genellikle kendi başına
bütünlüğü olan dört dizeli bentlerden oluşan koşuklar manilere ve
koşmalara kaynak olmuştur.
Eski Türkçe İle
|
Türkiye Türkçesi İle
|
Öpkem kelip ogradım
Arslanlayu kökredim Alplar başın togradım Emdi meni kim tutar |
Öfkelenip dışarı çıktım
Arslan gibi kükredim Yiğitler başını doğradım Şimdi beni kim tutabilir. |
Kanı akıp yoşuldu
Kabı kamug deşildi Ölüg birle koşuldu Togmuş küni uş batar |
Kanı akıp boşandı
Derisi baştan başa deşildi Ölülerle bir oldu Doğan güneş işte batıyor |
Kaklar kamug kölerdi
Taglar başı ilerdi Ajun tını yılırdı Tütü çeçek çerkeşür |
Kuru yerler hep gülerdi
Dağbaşları göründü Dünyanın soluğu ılındı Türlü çiçekler sıralandı |
Etil suwı aka turur
Kaya tübi kaka turur Balık telim baka turur Kölün takı küşerür |
İtil suyu akar durur
Kaya dibini oyar durur Bütün balıklar baka durur Gölü bile taşırırlar |
İslamiyet öncesi Türk edebiyatının sözlü ürünleri olan destanların,
savların, saguların ve koşukların kimileri zaman içinde yitip gitmiştir.
Bu ürünler kuşkusuz eski çağlarda Türkler arasında toplumsal bilinci
yaratan ve birliği, beraberliği, barışı sağlayan en önemli etmenlerdi.
Eski
Türklerde kam, kaman, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik
ustalıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir.
Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk
okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları
sağaltma görevi de üstlenirlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder