Sitemizi Facebook'ta Beğenmek İster misiniz?

25 Haziran 2011 Cumartesi

Müzik Dinleyicisinin Sorumlulukları


Giriş

Müziğin toplumsal sürecinde, belli başlı üç temsilcisinin bulunduğunu görüyoruz. Eserin yaratıcısı olan besteci, eseri topluma sunan ve onu yeniden yaratan seslendirici ve eseri seçerek dinleyen veya konsere gelen dinleyici.
Bestecilik ve seslendiricilik, özellikle zamanımızda meslek olarak düşünülebilir. Bu iki modelde insanlar işlerini amatörce yapsalar bile, asıl kazanç sağlayarak hayatlarını kazanmakta oldukları işleri müzik alanı içinde veya dışında olsa da, besteciliklerini ve seslendiriciliklerini profesyonelce yapmak zorundadırlar. Çünkü müzikte beste olsun seslendiri olsun profesyonelce başka amatörce başka olamaz. Tarihte gördüğümüz bazı olağandışı modeller bizi şaşırtmamalı. Bu dahi sanatçılar, kendi olağanüstü yaratıcılık yeteneklerini, kısıtlı çevre olanaklarına karşı geliştirebilmişlerdir. Konservatuarlar kurulup geliştirilince usta-çırak ilişkisi yerini akademik ve uzun bir öğrenim sürecine bırakmıştır. Günümüzde konservatuarı bitirmiş olan genç virtüözler orkestralarda görev almakta, pek azı solistlik aşamasına ulaşabilmekte, olağanüstü yetenekte ve dayanıklılıkta olanlar ise dünyaca ünlü sanatçılar olma aşamasına erişebilmektedirler. Genç besteci adayları da çileli çalışma günlerini çileli yıllarına katmaktadırlar.

DİNLEYİCİLER

Konu dinleyicilere gelince; bu grubun diğerlerinden farklı özelliklerde olduğunu görüyoruz. Eğitimleri sistematik değil rastgeledir, özel olarak dinleyici yetiştiren okullar yoktur ve dinleyicilik meslek değildir. Dahası, toplumda bestecilerin eserleri ve onları yeniden var eden seslendiriciler ve dinleyicilerle kılı kırk yaran eleştirilerle incelenirken dinleyicilere kimse dokunmamaktadır.

Dinleyiciler geniş halk kitleleridir. Her biri tek tek yaygın iletişim araçlarında sesini duyuramaz. Onlar eser satın alırlarken, konsere gitme tercihlerini yaparlarken varlıklarını duyurabilirler. Bu yüzden, benzeşik olarak diğer sanat dallarında da olduğu gibi, belli ihtiyaç temellerine oturmuş ve dinleyiciler adına söz sahibi olan bir temsilci model ortaya çıkmıştır: Müzik Eleştirmeni. Bu mesleğin uzmanları; müzik adına, dinleyiciler adına, bestecileri ve seslendiricileri eleştirip değerlendirirler. Zaman zaman da onların korkulu rüyaları olurlar. Çağımızın insan görüşü çerçevesi içinde düşündüğümüzde dinleyici grubu böylece sanki” sorumsuzmuş gibi” bırakabilir mi? Toplumun ve birey olarak dinleyicilerin yapabilecekleri neler olabilir?

ÇAĞDAŞ İNSAN SORUMLULUKLARI

Çağdaş insan; yaşamakta olduğu zamanı ile ve zamanına kadar gelmiş kültürel birikimlerden, sürekli olarak geliştirmeye çalıştığı yetenekleri ile bilincinde olduğu ihtiyaçlarına uygun olarak yararlanabilen, topluma uyumlu fakat yeniliklere açık, insanî değerlere sahip olarak üretken ve sağlıklı olmaya çalışan bireydir.

Çağımızın eğitim anlayışı da yukarıda tanımlamaya çalıştığımız çağdaş insanı yetiştirme amacına dönüktür. Bu amaç; bireyi yetiştirirken yetenek ve ilgi alanlarına uygun meslek seçmesini sağlamak, seçtiği dalda uzmanlaşıp olabildiğince gelişmesini gerçekleştirmek, bunun yanında da diğer bilim ve sanat alanları ile kendisini sağlıklı kılacak yeterli bilgi ve alışkanlıkları kazandırmak biçiminde özetlenebilir. İnsanımızın müzikle ilgilenmesi gereğini de bu çerçeve içinde, ya bir meslek olarak, ya da asıl alanının yanında kültürel bir yan etkinlik olarak düşünebiliriz.

Çağdaşlık kavramının içinde uygarlık, uygarlaşma ve giderek uygar (medeni) müzik dinleyicisi gibi kavram ve deyimler bulunmaktadır. Uygar müzik dinleyicisi; müzik dinleme ile ilgili bilimsel bilgileri edinmiş, çağdaş müzik dinleme teknolojisinin ürünlerinden yararlanmasını bilen ve bu alanlardaki yeni bilimsel bilgilerine ve teknoloji ürünlerine ilgi duyan bir dinleyici modelidir. Bunun ötesinde, aydın ve çağdaş bir birey olarak görevi ise; müzik aracılığı ile kendisini insan değerleri açısından zenginleştirip güçlendirmektir. Bu açılardan bakıldığında, kendi ülke kültürü ile dünya kültürünü özümlemeye çalışan aydın ve çağdaş insanın hem uygar olmaya çalışması, fakat bunu yaparken asıl amacı gözden kaçırmaksızın insanî değerlerini zenginleştirip geliştirmek olmalıdır. Demek ki sonuçta müzik veya müzik dinleme amaç değil araçtır. Öyleyse; gerek ailede ve gerekse okulda, giderek bireyin kendi çabalarıyla arkadaş gruplarında ve çevresel olanaklarında müzik dinlemeyi bu biçimde anlaması uygun görülebilir.

Müzik dinleyicisinin kendisini yetiştirirken edinmesi gereken kişisel davranışlarından başka bir de topluma karşı yerine getirmesi gerekenler vardır. Bu görev başta besteciler ve seslendiricilere dönük olarak, onları yetiştirici, yüreklendirici olabileceği gibi, eli kalem tutanların ve seslenecekleri toplumsal grupları bulunanların da yazarak ve konuşarak belli hizmetlerde bulanabilmeleri biçiminde düşünebilir. Müzik dinleyicisini, yeniden kendisiyle ilgili olarak kazanması gerekli davranışlar açısından ele alırsak, yücelmek ve kendini gerçekleştirmek” diyebiliriz.

MÜZİK SEÇMEYİ BİLMEK

Müzik dinleyicisinin kendisine karşı olan sorumluluklarından söz etmeyi sürdürürsek; söylenebilecek ilk söz herhalde onun “ilgi ve ihtiyacına göre müzik seçmesini bilmesi” gerektiği olur.

Dinlemenin genelde rasgele ve sistematik olarak iki temelde incelenebileceği söylenebilir.

Rasgele Dinleme: Programı bilmeden bir konsere gitmek, yaygın iletişim araçlarının düğmesini çevirdiğinde karşısına çıkan herhangi bir müziği dinlemek veya kendi arşivinden gene rasgele elinin uzandığı müziği dinlemek gibi, dinleyicinin şansına kalmış olan bu çeşit dinleme biçimi “rasgele müzik dinleme” olarak nitelendirilebilir. Bu durumda birey ya müziğe uyum sağlayacak, uyum sağlamaya çalışacak ya da o zamanki duygusal yapısına ve düşüncesine ters düşüyorsa başka bir dinleme olanağını araştıracaktır.

Sistematik Müzik Dinleme: Bu çeşit dinlemede; uzmanların yazdığı kaynaklardan bilgilenme, eseri tanımak için üst üste veya belli aralıklarla dinleme, sürekli olarak bu çeşit çabaları sürdürme, eseri bilgi açısından olduğu kadar, duygusal açıdan da özümleme ve bütün bu davranışları kişisel olarak kendi olanaklarına göre plânlayıp programlandırdığı biçimde sürdürme vardır. Ayrıca, “bir müzik dinleme eğitimi” olarak nitelendirebileceğimiz bir eğitim programına göreli oluşta; karşılaştırmalı dinleme, metronomla denetleme, partitürden izleme, duygusal ihtiyaca göre olduğu kadar bilişsel olarak da eser seçerken ilgisinin daha az olduğu diğer müzik çeşitleri, müzik türlerine ve biçimlerine yönelme, başka ülkelerin müzikleri ile de ilgilenme gibi inceleme, öğrenme çabaları da bulunabilir.

Bu iki ayrımın bazen birine, bazen diğerine yaklaşan davranışlarla da müzik dinlenebileceğini unutmamak gerekir.

Müzik dinlemeyi, belli psikolojik yapının oluşturulması için veya içinde bulunulan psikolojik yapının sürdürülüp derinleştirilmesi için de düzenleme olanağı vardır. Bunun için geniş bir müzik eserleri dağarına sahip olmak ve müzik çeşitlerinin geniş yelpazesi içinden uygun olanı seçebilmek gerekir. Eldeki bu yelpazeyi tanımak; sabırlı ve araştırıcı olmak; anlamaya ve yeni eserleri keşfetmeye çalışmak bir bakıma dinleyici kişiliği ile ilgili olup, kişiliği ve müzik dinleyiciliğini olgunlaştırıcı davranışlar olarak düşünülebilir. İnsanın alışkanlıklarını değiştirebilmesinin her zaman ve herkes için kolay olmadığını biliyoruz. Bu yüzden, sözgelimi yalnızca halk müziğine gönül vermiş bir kişiyi birdenbire yeniliklere açık oluş tutkusuyla çağdaş çoksesli müziğe ciddi olarak yöneldiğini görmek oldukça zor gibi geliyor.

Özetle söylemek gerekirse; dinleyiciliğin bir okulu olmadığına göre birey, kendi iç dinamiklerinin sesini duyarak ve elde ettiği çevresel olanaklarla kendini yetiştirmeye çalışacaktır. Bunu da çağdaş insan sorumluluğu bilinci ile gerçekleştirmeye koyulacaktır.

Sözlerimi bağlarken birkaç anımsatma yapmak istiyorum:

1. Herhangi bir kişinin müzik dinleyicisi olarak ilk ve son sorumluluğu müziği uygun mekân ve zamanlarda dinlemektir.

2. Hangi müzik çeşidi gözde olursa olsun, o çeşidin en seçkin eserlerine yönelmek ve yeni yeni ortaya çıkan eserlere de ilgi duymak gerekir.

3. Başka müzik çeşitlerine, başka ülkelerin müziklerine de ilgi duymaya çalışmak yerinde bir davranış olacaktır.

4. Bilgi yolumuzu aydınlatır, ama o kendisi müzik değildir. Bilginin müziği daha iyi anlamamızı, bu yolla da daha çok sevmemizi sağlayabilen bir araç olduğunu unutmamalıyız.

5. Zaman zaman bilgece, zaman zaman da kendimizi müziğin etkisine bırakarak duygusal olarak dinlemek elimizdedir. Her iki dinleme yolunu deneyerek müzik dinleme deneyimlerimizi zenginleştirebiliriz.

6. İyi dinleyici olmanın bir başka yolu ise; çalgı çalmaktan veya koro gibi bir toplulukta söylemekten geçmektedir. Bir çalgıyı ne kadar ustaca çalabiliyorsak, ne kadar geniş bir dağarımız varsa müziğe, hiç değilse o çalgının müziğine o derecede nüfuz geliştirmiş olacağımızı ve o dağarın iyi bir dinleyicisi olacağımızı bilmeliyiz.

7. Gerek besteciyi ve gerekse seslendiriciyi eleştirmeliyiz ve herhangi bir biçimde onurlandırmalıyız. Onlara kişisel olarak veya sivil toplum örgütleri yolu ile destek olmalıyız.

8. Bestecilik ve seslendiricilik birer meslektir veya meslekmiş gibi yapılabilir. Dinleyicilik ise meslek değildir. Ancak tüm çabalar, tüm müzikler ona armağan edilmektedir. Kendisi için yapılan bu özverili çileleri ve bu çilelerin ürünlerini değerlendirebilmelidir. Kendisi için alın teri dökmüş olanlara hangi müzik çeşidi alanından olurlarsa olsunlar saygı duymalıdırlar.

9. Dinleyicilik davranışlarının geliştirilmesinde ailede, arkadaş gruplarında veya okulda demokratik tutum ve davranışlar sergilenmelidir. Anlayışlı ve hoşgörülü olunmalıdır. Müzik çeşitlerinin özellikleri ve örnekleri tanıtılmaya çalışılmalı, sonuçta seçim bireye bırakılmalıdır. Özellikle öğrenmenin, değişimin en yoğun olabildiği okullarda, müzikle ilgili çalışmalarda sonuçta tercihi bireye bırakan bu çeşit demokratik anlayış uygulanmalıdır.

Sizleri; bestecileri, seslendiricileri ve dinleyicileri saygı ile selamlıyorum.


Prof. Dr. Edip GÜNAY 


Benzer Yazılar



0 yorum:

Yorum Gönder