Yağmur yağıyordu. Kimse görünmüyordu ortalarda. Tavuklar,
köpekler bile dam altlarına sığınmışlardı.
Biz beş arkadaş, birbirimizi kovalar gibi patır kütür
koşuşarak evlerin arasından geçtik. Hatice Nine, pencereden seslendi:
-
Nereye böyle çocuklar? Ayağınız mı yandı?
Hep gülüştük bu söze.
-
Yanmadı nine, dondu, dedi Fadik.
-
Hee, belli oluyor.
İki sokak aşağıda Fadikgilin evi. Yan taraftan dolaşıp
onlara gittik. Anası, sevecenlikle karşıladı bizi:
-
Girin yavrularım, çabuk girin, dedi.
Duvarda asılı geyikli halıya baktım. Bu eve ne zaman gelsem,
gözümü alamam, bakarım. Bir yandan romanımı düşündüm. Gerisini nasıl getirmeli?
-
Ee, otur bakalım Murat. Otur da anlat. Romanın sonu
nasıl gelecek?
-
Gerisini daha düşünmedim.
-
Düşün işte. İyi başladın, gerisini de iyi götür.
-
Ben bir şeyi anlamadım, dedi Osman. Babalarımızın
adı yazılı birer paket attılar. Nereden biliyorlar babalarımızın adını?
-
Bilirler, dedim. Onların çok gelişmiş aygıtları
var. Uzaktan gözlüyorlar, dinliyorlar. Bizi, bizden iyi biliyorlar.
-
Doğru ya. Medeniyette çok ilerlemişler.
-
Peki, uçan daireye bindik, sonra ne oldu?
-
Kızlar önce korktu; ağlamaya başladılar.
Ayşe ve Fadik, karşı çıktılar.
-
Neden korkuyormuşuz? Kabul etmiyoruz, değiştir
orayı.
-
Peki, şöyle yapayım: Hepimiz de biraz korktuk. Yaşlı
bir adam belirdi, “Korkmayın çocuklar.” dedi. Sizin için çok iyi olacak. Gelin benimle.
Önce giysilerinizi değiştirmeliyiz. Bunlarla uzaya gidilmez. Sonra birlikte
oturup yemek yiyeceğiz.
Yumuşak bir sesi vardı. İnsana güven
veriyordu. Peşinden yürüdük. Salonlar, odalar… Kendiliğinden açılıp kapanan
kapılar. Hiç görmediğimiz araçlar. Nasıl da büyükmüş taşıt. Dışarıdan hiç belli
değildi.
Birer uzaylı bayan bize yardım
etti. Yeni giysilerimizi giydirdiler. Hafifleyiverdik. Bu arada büyük bir hızla
yol alıyormuşuz, farkında değiliz. Bir gürültü bile duyulmuyor.
Yemek masasına oturduk. Bizden başka
baylı bayanlı bir düzine adam. Yalnız ikisi bizim dilimizi biliyor. Bizimle onlar
konuşuyorlar. Öbürleri doktor, mühendis, uzman kişiler. Bize çok kibar
davranıyorlar. Ne istersek hemen yerine geliyor. Yemekler bir harika. Sofrada kuş
sütü eksik, her şey var.
Yaşlı adam bize açıklamada
bulunuyor. Yemeklerin adını söylüyor. Hepsi de doğal yiyeceklermiş.
-
Bizim dünyamızda yetişir bunlar, dedi. Varınca göreceksiniz.
Çok değişik bir dünya bizimkisi. Her şeyin en iyisi yetişir. Bunlarla beslenen
insanlar zeki olur. Biz ayrıca öğrenmeyi çabuklaştırıcı yöntemler geliştirdik. Şu
karşıda oturan bayanlar öğretmendir. Bu işin uzmanıdırlar. Çok çabuk ve kolay
öğretirler. Bana uyurken sizin dilinizi öğrettiler.
Fadik’in annesi kapıda dikilmiş, bize bakıyordu:
-
Ne o, dedi. Ne anlatıyor bu Murat? Ders mi
çalışıyorsunuz, nasıl ders bu?
Talip Apaydın
Biz Varız
teşekkürler okulda dinlememiştim
YanıtlaSilBu siteyi çok seviyorum tüm dinleme metinlerine buradan baktım hiç yanlış yapmadım. :-)
YanıtlaSilbende derste dinlememiştim internetten baktık çok işime yaradı
YanıtlaSilteşekürler çok yardımcı oldunuz
YanıtlaSilTeşekkür ederim ama 3. etk cevabı yok. =(
YanıtlaSilkeşke bide cevaplarını verselermiş. Bizim öğretmenimiz 2 kere okudu ama anlamadım :)
YanıtlaSilİyi
YanıtlaSilallah razı olsun hiçbi sitede bulamamıştım
YanıtlaSilGüzelmiş
YanıtlaSilGüzelmiş.Bütün sitelere baktım ama bulamadım .Burada benim okulda okuduğumun aynısı .Özetinide verseydiniz iyiydi :) :(
YanıtlaSilçok teşekkürler heem burda hemde okulda dinledim
YanıtlaSilçok iyi be mükemmmellllll..... gerisi de gelsin
YanıtlaSilçokkk iyi bbbbbbbeeeeeeeee mükemelllllllllllllllll...geisiyok ama
YanıtlaSil