Fecr-i Ati Döneminin Önemli Sanatçıları
Dönemin belli başlı temsilcileri şunlardır: Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir, Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih Devrim, Ali Canip Yöntem, Ali Süha Delilbaşı, Faik Ali Ozansoy, Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Behçet Yazar, Mehmet Rüştü, Fuat Köprülü, Müfit Ratip, İbrahim Alaettin Gövsa
Dönemin belli başlı temsilcileri şunlardır: Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu, Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir, Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih Devrim, Ali Canip Yöntem, Ali Süha Delilbaşı, Faik Ali Ozansoy, Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Behçet Yazar, Mehmet Rüştü, Fuat Köprülü, Müfit Ratip, İbrahim Alaettin Gövsa
Ahmet Haşim (1884-1933): Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir. Sanat için sanat yapmıştır. Sembolizmin en önemli temsilcisidir. İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır. Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir. Lirik bir şairdir.
Tamamen aruzu kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. En çok serbest müstezadı kullanmıştır. Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir. Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir.
Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir. Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır. Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır. Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır. Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır. Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar. Şiirlerini Piyale ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır.
Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.
Fecr-i Ati topluluğunun en başarılı santçısı olan Ahmet Haşim topluluk dağıldıktan sonra çalışmalarına bireysel olarak devam eder. Şairin yaşamı sanatını derinden etkiler. Bu nedenle şiirlerinde çocukluk anıları, aşk ve doğa konularında yoğunlaşır. Karamsar yaklaşımı onun belirgin özelliğidir. Şiirlerinde ağır ve süslü bir dil kullanmasına rağmen nesirlerinde daha açık ve nispeten yalın bir dil vardır.
Piyale adlı şiir kitabının önsözünde şiir anlayışını şöyle açıklar: ‘Şiirin asıl özelliği ‘duyulmak’tır. Şiirin dili musiki ile söz arasında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Yani bu dil, bir açıklama vasıtası olmaktan ziyade bir telkin vasıtasıdır ve şiirde musiki anlamdan önce gelir. Bu bakımdan kelimeler, şiire, anlam değerlerinden çok musiki değerleriyle girerler. Şiirin anlam bakımından açık olması zaruri değildir. Şiirin doğduğu yer şuuraltıdır. Konu ise sadece terennüm için bir vesiledir’.
Şiirde musikiyi ön plana alan, anlam açıklığını
ikinci plana atan, mısralarda geniş ve akıcı bir telkin yeteneği arayan
ve şiirin kaynağını bilinçaltında bulan bu anlayış ile sembolizmin şiir
anlayışı arasında yakınlıklar vardır. Ancak sembolist şiirin asıl unsur
olan sembol, Haşim’in şiirlerinde yoktur. Onun, anlamı anlaşılmayan veya
değişik yorumlara elverişli bulunan şiirleri pek azdır. Bu bakımdan
Haşim’i sembolist bir şair olarak kabul etmek pek güçtür. Haşim’in
şiirine en uygun anlayış tarzının, empresyonizm olduğu kabul edilebilir.
Gerçekten şiirlerinde dış dünyaya ait gözlemlerinin kendi iç dünyasında
yarattıığı izlenimleri aksettirmesi bu anlayışın en açık göstergesidir.
Göl Saatleri’nin küçücük ve manzun ‘Mukkadime’si de empresyonizmin özlü bir ifadesinden başka bir şey değildir.
Şiirleri: Göl Saatleri, Piyâle
Nesirleri: Gurebâ-hane-i Lâklâkan, Bize Göre
Gezi Notları: Frankfurt Seyahatnamesi
Refik
Halit Karay (1888-1965): Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine
katılmıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir.
Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır. Sonra da sırayla
hikâyeciliği ve romancılığı gelir. İlk yazılarında günlük hayatı ele
almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile
getirmiştir. Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir. Sade ve
temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının
hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Gözlem yeteneğinin üstünlüğü
dikkat çeker. Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla
değinmez.İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili
yönlerini ortaya kor. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv,
eserlerinde önemli bir unsurdur. Şahısları kendi sosyal çevreleri ile
birlikte anlatır. Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini
ortaya kor.
Romanları: İstanbul’un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar
Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir).
Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım.
0 yorum:
Yorum Gönder