Cumhuriyet Döneminde Edebiyat Gelişmeleri
Roman ve Öykü
Roman ve Öykü
Cumhuriyet
dönemi edebiyatı Türkiye’nin gerçeklerine gittikçe genişleyen ölçüde
eğildi. Yurdun bütün bölgelerinde kentlerdeki,köylerdeki yaşamı ve insan
ilişkilerini, yurtdışına göçen işçileri ele aldı. Her sınıftan, her yaşam
biçiminden gelen kahramanları canlandırdı. Onları kuşatan toplumsal
bozuklukların giderilmesi için örneriler getirildi. Dil devrimi, edebiyatı
yakından etkiledi.
Türetilen ya da canlandırılan sözcükler yanında bölge
ağızlarından sözcükler ve anlatım biçimleri de edebiyata girdi. Halk
söyleyişleri,anlatımı kadar dünya edebiyatlarından trülü
eğilimlerden,deneylerden izlenimler görüldü. Cumhuriyet’in kuruluşunu ele
alan yapıtlar oluşturuldu. Yakup Kadri yakın tarihte oluşan, kendi tanık
olduğu olaylara dayanarak toplumdaki değişmeleri, siyasal yaşamdaki
çalkantıları,çatışmaları ele alan romanlar yazdı.En etkili romanı ise
köylü ve aydın çelişkisini anlatan Yaban (1932) oldu.Cumhuriyet’in ilk on yılında Kurtuluş Savaşı’na katılan halk ve aydınlar, yeni döneme ayak uydurmaya çalışan çıkarcılar ve işbirlikçiler, batı uygarlığı karşısında geleneksel ahlakın ve yerleşik değerlerin tartışılması ,toplumdaki değişmelerin,batılılaşmayı yanlış anlamanın yıkıcı etkileri gibi toplumsal konulara bireysel sorunlar,ruhçözüm deneyleri eklendi. Şevket Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı başkent Ankara’nın, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yaşamını canlandırıyordu. Deniz tutkunu olan Sait Faik, kendi yaşadığı Burgaz Adası’nın Rum balıkçılarını, kentin küçük insanlarını geniş bir insan sevgisiyle canlandırdı. Öte yandan üretim biçimine, üretim biçiminde değişmenin yaşamı nasıl etkilediğine dikkati çeken ilk yapıt Sadri Ertem’in Çıkrıklar Durunca (1931) adlı köy romanıdır. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf romanıyla 20 yıl kadar sonra gelişecek köy romancılığına öncülük etti. Köylüleri, düşkün kadınları, toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri ele alan öyküler kaleme aldı.
İnce Memed romanında 1930 yıllarında Toroslar!da yaşayan, suça itilmiş bir eşkıyanın yaşamını konu edinen Yaşar Kemal bu yöreyi ve Çukurova’yı tarihsel kökleri, doğası, güncel sorunlarıyla yansıtırken anlatımdaki coşku, betimelemerindeki renklilikle dikkat çekti. Orhan Kemal, İstanbul’un yoksul kesimlerinde yaşayanları, köyden kente nüfus göçünü, ezilen çocukların, genç kızların serüvenini konu edindi. Kemal Tahir’in köyü konu edinen romanları ve köydeki gelişmelerin geniş bir panoramasını verdi. Samim Kocagöz, Necati Cumalı, Fakir Baykurt gibi yazarlar roman ve öyküleriyle köy ve kasaba yaşamına tanıklık ettiler. Aynı çevreyi konu edinen Bekir Yıldız, yurtdışında çalışan göçmen işçilerin yaşamını konu edinen yazarlardan oldu. Gerçeklere ironi ile bakan öykücüler bulunduğu gibi (ör;Haldun Taner) toplumsal bozuklukları gülmece öyküleri ve romanlarıyla çok geniş bir okur toplulukları önünde tartışan yazarlar (Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz) görüldü. Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet dönemini, toplumcu ve gerçekçi yazarlara karşıt biçimde yorumlayan yazarlar (Tarık Buğra) da oldu.
Ruhsal çözümlemelere
yönelen,biliçaltını sergileyen yazarlar (Yusuf Atılgan, Bilge
Karasu, Adnan Özyalçıner, Oğuz Atay vs.) soyutlamalardan, kara mizahtan
yararlandılar; geriye dönüşümlerle, çağrışımlarla beslenen, dilin
olanaklarını araştıran denemelere giriştiler. Kadın romancılar ve
öykücüler çevreyi, olayları, kişileri konu edinirken ayrıntılara daha çok
indiler. Bu yazarlar (Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Pınar Kür, Füruzan, Sevgi
Soysal, Tomris Uyar) bireyin toplumla ilişkisi, toplumsal yapıda ve
kültürdeki değişimler, cinsellik gibi konulara yönelirken yerleşik
yargılara karşı çıktılar. Hızlı kentleşme, sanayileşme olguları köy
edebiyatının ortadan silinmesine yol açarken, kentteki kaynaşmalar, kenar
mahalle insanlarının, yoksulların, işçilerin yaşamından çok
aydınların, sanatçıların, siyasal eylemlere katılanların toplumsal ve
ruhsal dünyalarını, onların tanıklığıyla bireyi ve toplumu konu edinen
bir edebiyat gelişti: Erhan Bener, Demir Özlü, Selim İleri, Orhan Pamuk,
Latife Tekin, Nedim Gürsel vs. gibi yazarların roman ve öyküleri.
Şiir
Şiirde,
Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin
Kamu, Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt
güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen
çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra
psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip
Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa
(Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan
ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı)
eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler
dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran’ın vezni,
geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı
görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla
halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler
aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle
beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih
Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı
çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar. Garipçiler karşısında Nazım
Hikmet’in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya
çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed
Arif, Hasan Hüseyin’dir.
Toplumsal konuları, imgeye ve duyarlığa
daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu.
Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık
aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi,
Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken
soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer
aldı. Asaf Halet Çelebi’nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun,
folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü
Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer
karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[ Garip şiirinin açık
anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip
Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece
Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini,
yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal
Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin
temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi
Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal
(Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir
kaynaklarından birini oluşturdu.
Araştırma, Derleme
Türk
edebiyatını uzun tarihi ve geniş coğrafyası içinde bir bütün olarak ele
alan, dönemlerini belirleyen, eski yapıtları gün ışığına çıkaran yazar
Fuat Köprülü’dür. F.Köprülü, siyasal ve toplumsal kurumlardaki
değişmelerin edebiyattaki etkilerini gösterdi. Onun çizdiği çevreye bağlı
kalarak geçmişteki Türk edebiyatını inceleyen araştırmacılar
yetişti: İbrahim Necmi Dilmen, İsmail Habip Sevük, Agah Sırrı
Levent, Mustafa Nihat Özön, Nihat Sami Banarlı, Kenan Akyüz, Abdülbaki
Gölpınarlı, Fahir İz bu alanda çalışmalar gerçekleştirenlerden
bazılarıdır. Değerlendirmelerinde düşünce hareketlerini, yazarların
psikolojisini, anlatım özelliklerini göz önünde tutanlar (Ahmet Hamdi
Tanpınar, Mehmet Kaplan) oldu.
0 yorum:
Yorum Gönder